XH6C4. Yunus Emre'nin çok büyük bir değer olduğunu belirten Uzun, "Ramazan ayı için çok özel bir çalışma yaptık. Yunus Emre ülkemizde çok özel bir değer. Ben her zaman içinde ilahi sır saklı sözcüklerin bu toprağın ruhunu yansıtan özgün melodilerle icra edilmesi ve seslendirilmesini hayal etmişimdir. Bununla ilgili çok değerli çalışmalar yapıldı, ben de bu kervana katılmak istedim… Eser için TRT sanatçıları Agora Orkestrası ve Korosu ile çok yoğun çalışmalarda bulunduk" yıl süren bir hazırlık döneminin olduğunu vurgulayan Uzun, ''Tam geçen sene bu zamanlarda başladım. Ramazan ayıydı sözlerden çok etkilendim, besteyi hazırladım. Stüdyoya girdik, arkadaşlarla birlikte çalışmayı da yaptık. Bunun hazırlık aşaması derseniz diğer eserlerle birlikte tam bir yıl sürdü'' diye hazırlanan kliple beraber ramazan ayında TRT Müzik YouTube kanalında ve diğer dijital platformlarda yayına ayı için Pir Sultan Abdal ile ilgili de bir çalışma yapan Şef Ömer Hayri Uzun aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk için de bir şarkı hazırlığında.
In yunus emrenin bestelenmiş bir ilahisi Posted By By_RaDMiN Comments 1 comment yunus emrenin bestelenmiş bir ilahisi Ben yürürüm yana yana Aşk boyadı beni kana Ne deliyem ne divane Gel gör beni aşk neyledi Gah eserim yeller gibi Gah tozarım yollar gibi Gah akarım seller gibi Gel gör beni aşk neyledi Akar suların çağlarım Dertli ciğerim dağlarım Åzeyhim anuban ağlarım Gel gör beni aşk neyledi Ya elim al kaldır beni Ya vaslına erdir beni çok ağlattın güldür beni Gel gör beni aşk neyledi Ben yürürüm ilden ile Åzeyh anarım dilden dile Gurbette halım kim bile Gel gör beni aşk neyledi Mecnun oluban yürürüm O yari düşte görürüm Uyanıp melül olurum Gel gör beni aşk neyledi Miskin Yunus biçareyim Baştan ayağa yareyim Dost elinde avareyim Gel gör beni aşk neyled
Bugün yunus emrenin bilinen 2 eseri vardır. Bunlardan bir tanesi divan diğeri ise risaletün nüshiyye Yunus emrenin en önemli eseridir. Onun bütün fikir dünyası ve sanatının mükemmelliği bu eserde ortaya çıkar. Divan da yer alan şiirler genellikle hece vezniyle yazılmıştır fakat aralarında aruzun değişik kalıplarıyla yazılmış olan şiirlerde mevcuttur. Şiirlerini genellikle gazel ve ilahi tarzda kaleme almıştır. 300 – 350 kadar şiirden meydana gelmektedir. Fakat ona isnad edilen şiirlerin sayısı bini geçmektedir. Divanın Türk milleti tarafından çok okunmuş ve çok sevilmiş olması sebebiyle birden çok nüshaları yazılmıştır. Bu durum gerçek nüshanın tespitini zorlaştırmaktadır. Ayrıca elde bulunan nüshalardaki şiirlerin tamamının yunusemreye ait olduğunu söylemekte imkânsızdır. Çünkü yunusemreden başka yunuslarında aynı tarzda söylemiş oldukları şiirlerin, yunusemre ye ait zannedilerek divana dâhil edilmiş olması divanı ilk olarak 1939 yılında Burhan toprak tarafından yayınlamıştır. Daha sonra 1943 yılında abdülbaki gölpınarlı tarafından yapılmıştır. Divanın en ciddi yayını prof dr Faruk kadri timurtaş tarafından NÜSHİYYE ÖĞÜTLER KİTABIMesnevi biçiminde aruz ölçüsüyle yazılmıştır. 537 beyittir. Didaktik mahiyette kaleme alınmıştır. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra kısa bir düzyazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Eserin baş kısmında ateş su hava toprak gibi dört unsurdan yaratılmış olan insandan ve insana üflenen candan söz edilir. Nesi,rle yazılan bölümde akılla iman hakkında açıklamalar yapılır. Esersin asıl bölümünde ruhtan, nefisten, öfke ve sabırdan, insanın çeşitli huylarından söz edilir. Öğretici ve öğüt verici bir yapıttır. Şiirin sonlarında “söze tarih yedi yüz yediydi”dizesinden hicri 707 de yani miladi 1307 de yazıldığı anlaşılmaktadır. Abdülkadir gölpınarlı bu şiiri derlediği yunusemre divanının başına birçok köşesinde kendisine ait makam mezarı bulunmaktadır. Bu göstermektedir ki Anadolu halkı Yunus Emre yi sahiplenmiştir. Araştırmacıların kitaplarında yer verdikleri mezarlar şuralardır;BursaKula ile Salihli arasındaki Emre Sultan köyündeErzurum palandöken dağları eteklerindeki Tuzcu köyündeIsparta’nın Keçiborlu kasabası yakınlarındaki bir köydeKonya Aksaraydaki bir tepe üzerindeSivas’a giden yol üzerindeAfyonkarahisar a bağlı Sandıklının Yeni Çay köyündeEğridir’deKaramandaSarıköy’de ESKİŞEHİR MİHALLIÇIK İLÇESİNE BAĞLI BU GÜNKÜ ADIYLA YUNUS EMRE KÖYÜARAŞTIRMACILAR BU YERLERDEN İKİSİ ÜZERİNDE DURMAKTADIR. BUNLAR;KARAMAN VE SARIKÖY' AYRICA DOĞDUĞU YER OLARAKTA KABUL EDİLİR...
Yunus Emre Hakkında BilgiYunus Emre’nin hayatına ait kesin bilgiler çok azdır. Onun doğduğu, yaşadığı yer ve hayatı hakkında söylenen menkıbeler ile çeşitli yerlerde onun için yapılmış makamlar ve mezarlar, bu büyük şairin mezarının bulunduğu yeri de belirsiz hale kurduğu Yunus mektebine mensup şairlerin şiirlerinin onunkilere karışması da Yunus’un kimliğinin belirlenmesinde karışıklıklara sebep Emre’den sonra yaşayan Miskîn Yunus, Âşık Yunus, Dervîş Yunus gibi daha başka adlarla anılan veya Yunus adını taşıyan şairler onun hayatı gibi şiirlerini de Emre, eserlerindeki bilgilere göre Anadolu’da birçok yeri gezmiş, Halep’e, Şam’a, “yukarı iller” dediği Azerbaycan’a kadar gitmiş, Konya’da Mevlânâ’nın meclisinde bulunmuştur. O, şiirlerinde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Ahmed Fakîh, Saltuk, Barak, Tapduk Emre ve Molla Kasım’dan bahseder. Saltuk ve Barak hariç bunların hepsi XIII. ve XIV. yüzyılda yaşayan kimselerdir. Yunus Emre, Adnan Sadık Erzi’nin Bayezid Devlet Kütüphanesi’nde bulunan bir mecmuada tespit ettiği bilgilere göre, h. 720/m. 1320 tarihinde 82 yaşında duruma göre, 1240 yıllarında II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında doğduğu tahmin edilen Yunus Emre, yaşlılık yıllarını son Selçuklu sultanı V. Kılıçarslan 1310-1318 ile Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey 1300-1322 zamanında geçirmiştir. XV. yüzyılda yazıya geçirilen Hacı Bektaş-ı Velî Velâyet-nâmesi’nde, XVI. yüzyılda yazılan Taşköprülüzade’nin Şakâyık-ı Nu’maniyye’sinde ve Lâmi’î’nin Nefehatu’l-Üns’ünde Yunus Emre’nin, Tapduk’un dervişi olduğu, uzun yıllar şeyhine hizmet ettikten sonra Sakarya havzasında bulunan Sarıköy’de yaptırdığı zaviyesinde bir süre halkı irşat ettikten sonra öldüğü ifade Bektaş-ı Velî Velâyet-nâmesi’nde Yunus Emre ile şeyhi Tapduk Emre Bektaşî olarak gösterilir. Ancak Yunus Emre, şiirlerinde Tapduk Emre’ye bağlılığını sık sık belirttiği, Mevlânâ’nın, Ahmed Fakîh’in, Seyyid Necmüddîn, Geyikli Hasan vb. şahısların adlarını andığı halde Hacı Bektaş-ı Velî’den hiç söz etmemiştir. Yunus’un şiirlerinde Bektaşî olduğunu gösteren herhangi bir unsur da Emre ile ilgili çalışma yapanların da onun doğduğu ve yaşadığı yer konusunda farklı görüşleri bulunmaktadır. Cahit Öztelli ve İbrahim Hakkı Konyalı Yunus Emre’nin Karamanlı olduğu, Fuad Köprülü ise Sivrihisar yöresinde veya Bolu’ya ait Sakarya suyu çevresindeki köylerden birinde yetiştiği, Abdülbaki Gölpınarlı ve Faruk Kadri Timurtaş ise şairin Sarıköy’de yaşadığı ve orada vefat ettiği Tekindağ’ın ileri sürdüğü dördüncü bir görüşe göre, Yunus’un Konya ile Kayseri arasındaki illerden birinde yaşamış olma ihtimali vardır. Biz de, eldeki verilerin ve menkıbelerin ışığında Yunus’un Aksaray ve Kırşehir illerine yakın bir yerden olduğu kanaatindeyiz. Çünkü Hacı Bektaş’ın bulunduğu Suluca Karahöyük ve Tapduk Emre’nin yattığı yer buralardadır. Yunus’u da bu yerlerde aramak gerekir. Ayrıca Türkçenin o devirde Yunus hayatta iken yazılan büyük eserleri olan Mantıku’t-Tayr ve Garib-nâme de bu bölgede yazılmış Emre, adı ve şöhreti Türk halkı arasında çok yaygın bir şairdir ve onun şiirleri bugün bile sevilerek okunmaktadır. Mevlânâ’nın onun için, “ilâhî konaklardan geçerken her çıktığım menzilde Yunus’un izini gördüm” demesi şairin halk arasındaki değerini göstermesi bakımından önemlidir. Eğirdir, Bursa, Keçiborlu, Emre Köyü, Aksaray, Karaman ve Erzurum’un Dutçu köyü gibi Anadolu’nun pek çok yerinde onun adına makamlar =anıt-mezarlar yapılmış, başka Yunus’lara ait olan mezarlar da bu şaire ait kabul edilmiştirEserleriRisâletü’n-Nushiyye Küçük bir öğüt kitabı olan bu eser, 1307’de yazılmış tasavvufî ve ahlâkî bir mesnevidir. Mesnevinin başında fâilâtün fâilâtün fâilün vezniyle yazılmış on üç beyitten meydana gelen bir manzumeden sonra kısa bir düz yazı yer alır. Bundan sonraki bölümü mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün vezni ile yazılmış olan eser, yazma nüshaya göre 562, matbuya göre 623 Yunus Emre’nin ikinci eseridir. Daha çok gönül coşkunluğu ile yazdığı cezbe şiirleri ile aklın ötesine geçen ve gönül dünyasına açılan manzumelerden meydana bir örnekÇıkdum erik dalına anda yidüm üzümi Bostan issi kakıyup dir ne yirsin kozumıKerpiç koydum kazana poyraz-ıla kaynatdum Nedür diyü sorana bandum virdüm öziniİplik virdüm çulhaya sarup yumak itmemiş Becid becid ısmarlar gelsün alsun beziniBir serçenün kanadın kırk katıra yükledüm Çift dahı çekemedi şöyle kaldı kazanıBir sinek bir kartalı salladı urdı yire Yalan degül gerçekdür ben de gördüm tozınıBir küt ile güreşdüm elsüz ayagum aldı Güreşüp basamadum köyindürdi özümiKaf tagından bir taşı şöyle atdılar bana Öglelik yola düşdi bozayazdı yüzümiBalık kavaga çıkmış zift turşusın yimege Leylek koduk togurmış baka şunun söziniGözsüze fısıldadum sagır sözüm işitmiş Dilsüz çagırup söyler dilümdeki sözümiBir öküz boğazladum kakıldum sere kodum Öküz issi geldi eydür bogazladun kazumıBundan da kurtılmadum n’idesini bilmedüm Bir çerçi geldi eydür kanı aldun gözgümiTospagaya sataşdum gözsüz sepek yoldaşı Sordum sefer kancaru Kayseri’ye azimiYûnus bir söz söyledün hiçbir söze benzemez Münâfıklar elinden örter ma’nî yüziniKaynakAnadolu Yüzyıllar Türk Edebiyatı
Kısaca Yunus Emre, çeşitli görüşlerini, eserlerinde ortaya koymuştur. Bilim, bilgi, gerçek, Allah, ölüm, aşk gibi konularda ki düşüncelerini bir potada eritmiştir. Ermişler aşamasına ulaşmak ve olgun insan olmak için çalışmış, sonunda da en yüksek manevi makama ulaşmıştır. Yunus'a göre bilim bir amaç değil, araçtır. Çünkü bilimi kendilerine amaç edinenler, kendilerini dünyanın merkezi sanırlar ve bu bilgileriyle üstünlük taslarlar. Oysa Yunus'a göre, mutlak varlıktan başka varlık yoktur ve bütün var ...devamı ☟ Yunus Emre, çeşitli görüşlerini, eserlerinde ortaya koymuştur. Bilim, bilgi, gerçek, Allah, ölüm, aşk gibi konularda ki düşüncelerini bir potada eritmiştir. Ermişler aşamasına ulaşmak ve olgun insan olmak için çalışmış, sonunda da en yüksek manevi makama ulaşmıştır. Yunus'a göre bilim bir amaç değil, araçtır. Çünkü bilimi kendilerine amaç edinenler, kendilerini dünyanın merkezi sanırlar ve bu bilgileriyle üstünlük taslarlar. Oysa Yunus'a göre, mutlak varlıktan başka varlık yoktur ve bütün var olanlar Allah'ın Mutlak Varlığın çeşitli görüntülerinden başka bir şey değildir. Kendisine tanıdığı varlık ise sadece bir kurgudur. Gerçek varlığa ulaşma, bu kurgudan kurtulmadır, varlıkta yok olmadır. Yunus'un öğütlediği töre, mistik ve gerçek hayatın zorunlu kıldığı çile ve aşktır. İnsan, ateş, hava, su ve toprak olmak üzere dört öğeden oluşur. Bu dört öğe, can ile birleşerek birlik ve yücelik kaynağı olur. Yunus, körü körüne kaderci anlayışa karşı çıkar. Onda yaşamın coşkusu ve sevinci görülür. Ona göre insan, sürekli bir değişim içindedir ve buna yeniden doğma denilmektedir. Ölmek de bir bakıma yeniden doğmaktır. Ölmek ve böylece sonsuzda yaşamak "mukadder" olduğuna göre, yaşadığı sürece faydalı işler yapmak; eserler bırakmak gerekir. Ömür, yeryüzünde yaşamak, bu amacın gerçekleştirilmesi için bir araçtır. Yunus Emre, milletimizin değerlerini, görüşlerini yansıtan büyük bir sanatçıdır. O'nun deyişlerinde, geçmişteki kültürümüzün izleri görülür. Bunun yanında, biçim, dil, söyleyiş ve ölçü bakımından da milli sanatçımızdır. Mısralarında yalınlık, arılık, açıklık ve içtenlik vardır. Hiç bir yapmacık öğe bulunmaz O'nun şiirlerinde. İçini bütünüyle bize açar, anlaşılmaz birçok felsefe kavramını, çok açık ve yalın bir dille, anlatıverir. Yunus'ta halk zevkine yakınlık ve derin bir lirizm görülür. Bu nedenle, halkın içinde yüzyıllar boyunca yaşaya gelmiştir. Bir bakıma, tekke şiirinin, dinsel kökenli şiirin de kurucusu sayılabilir. Şiirlerine koyduğu büyük öz nedeniyle, bütün tarikatlarca benimsenmiş, insanlığı saran duygu ve düşünceleriyle, her anlayıştaki insanın en yakın dostu, duygu arkadaşı olmuştur. Tarikatlarla ilgisi olmayanlar da, Yunus'u bu özünden, içeriğinden dolayı sevmişlerdir. Yunus'un şiirleri incelendiğinde, mesajın, duru bir Türkçe olduğu görülür. Ama bazı şiirlerinde İran, Hint ve Yunan mitolojilerinden gelen terimler, din yoluyla giren bir çok yabancı kelimelere de rastlanır. Bu da, Yunus'un yüksek kültür ve bilgi birikiminin bir göstergesidir. Yabancı kelimelerle, ya da bazı terimlerle süslenen söyleyişlerinde de doğaldır ve halka yakındır. Yabancı dil öğelerini, yerli yerinde kullanmış olduğundan, yadırganmamıştır. Söyleyiş bakımından, halkın diline çok yakındır. Halk deyimlerinden yararlanırken; halkın benzetmelerini kullanırken, hiç bir yadırgama görülmez şiirlerinde. Yunus genellikle hece ölçüsünü kullanmıştır. Zaman zaman da Aruz ölçüsünü kullandığı görülür. Abdulbaki Gülpınarlı, O'nun şiirlerinin 66 tanesinin Aruzla yazılmış olduğunu belirtmektedir. Şiirlerinde kafiyeye fazla önem vermemiştir. Sözgelişi, "baldan", "sözden", "dilden" sözcüklerini kafiye olarak kullanırken, O'nun için "den" veya "dan" ekleri ve onun sağladığı ses armonisi, Yunus için yeterlidir. Bu nedenle kafiye anlayışı, özgür bir temele dayanmaktadır. Şiirlerinde biçim bakımından ya dörtlüklerden oluşan, ya da mesnevi düzenine uyan bir biçim görülür. Dörtlüklerden oluşan şiirleri daha çok koşma türündedir. Acep şu yerde var m'ola şöyle garip bencileyin Bağrı başlı, gözü yaşlı şöyle garip bencileyin. Yunus Emre sözün gücünü, kudretini çok iyi kavramıştır. İyilik ve kötülüğün sözden geldiğini, ifadesini doğru bulmayan sözün, nelere yol açabileceğini görmüştür. O'na göre söz, insanları dost da düşman da eden bir araçtır. İnsanları kırmamak için, iyi ve tatlı sözler söylenmesinden yanadır. Mevlana gibi Yunus da insana önem verir. Din, tarikat, görünüşte farklı olan yollardır. Hepsinin amacı iyi insan olmak ve insanlık hedefine ulaşmaktır. Yunus aslında, her insanın bir hedefi olduğu inancındadır. Doğduğunda da bazı yüce değerler taşır insan... yaşamı boyunca toplum onu baskı altında tutar ve kendi istediği yöne götürür. Bu baskıdan kurtulup özgür olmak, ancak "tarikat" ile olur. Yunus bilgilidir, usta bir sanatçıdır. Sözün değerini bilir, şiirin nasıl söyleneceğini nağme gibi işler. Bir derviş olarak, insanlık anlayışının en yüce noktasına erişmiştir. Bununla birlikte, dünyadan kopmaz. Dünya, güzellikleri, dağları ve ovaları, bitki ve hayvanlarıyla O'nu hep çekmiştir. Yunus'un şiir ve ilahilerini içine alan iki eser, bizlere ulaşabilmiştir. Bunlar Yunus Divanı ve Risalet-ün Nushiyye adlı eserlerdir. Yunus bütün şiirlerini "meleklerde bilmez ola" dediği, insan üstü, şairler üstü bir perdeden söylemiştir, deha perdesinden seslenmiştir. Her şeyi ancak Yunus'un söyleyebileceği kudretle söylemiştir. Onun için ister Tarikattan, Şeritten veya Hakikatten dem vursun; ister Allah'ı, doğayı, güzelliği veya insanlığı anlatsın; O, şiirlerin hepsinde Yunus'tur. Türk sofilerinden hiç kimse, O'nun söyleyiş makamına çıkamamıştır.
yunus emrenin kısa bir ilahisi