Bel fıtığının en tipik belirtisi siyatik ağrısıdır. Siyatik ağrısı kalça ortasından başlayan bacağa yayılan, aniden gelen, keskin şiddetli bir ağrıdır. Bu bel fıtığının sinirlere yaptığı bası nedeniyle olur. Siyatik ağrısı hapşırma, öksürme fazla oturma ile artar. Diğer bulgular;
Yeterlisinir kökü rahatlamasından sonra depo steroid enjekte edilerek, kateter geri çekilir. Yara yerine tek sütür atmak yeterlidir. Bel fıtığı tedavisinde konforlu bir yöntemdir. Hasta 4 saatlik bir takip sonrası eve taburcu edilir. Ayrıntılı bilgi ve randevu talepleriniz için iletişim sayfasını tıklayınız. Dr. Tamer Tekin.
Belbölgesinde oluşan fıtığın yerleşim yerine göre orta veya yan taraftan girilerek yapılan tam kapalı bel fıtığı ameliyatı; 0.6 cm’lik bir kesiden fıtıklaşmış disk alanına sokulan 4 mm’lik bir endoskop yardımıyla ekrandan cerrahi saha görülerek gerçekleştirilir. Bu ameliyatın en önemli avantajı
Sınıf değişikliği - Bel fıtığı ameliyatı sonrası. Herkese merhaba. Astsubayım ve bundan 5 ay kadar .nce .zel bir hastanede L4-L5-S1 aralıklarında 2 seviye bel fıtığı ameliyatı oldum. Uzun bir rapor sonucunda tekrar mesaiye başladım. Fakat ağrılarım devam ediyor ve durumum kritik 2. bir ameliyat ihtiyacı gelişebilir.
'Bel fıtığı ameliyatı sonrası bacak ağrınız uzun süre devam ediyorsa ameliyat hatası değildir' Giriş: 20 Eylül 2021 11:33 Güncelleme: 05 Temmuz 2022
Bel fıtığı ameliyatlarındaki amaç fıtıklaşan diskin temizlenesi ve sinir üzerindeki basıyı kaldırmaktır. Açık diskektomi: Genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilir. Hasta yüzüstü yatar pozisyondayken gerçekleştirilir. Uygulama fıtık bölgesinin üstündeki ciltte açılmış yaklaşık 3-5 cm’lik bir kesiden
ZHezgJI. Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bel fıtığı hakkında önemli bilgiler ve tavsiyelerini paylaştı. “Omurga fonksiyonlarını iki temel üzerine oturtabiliriz” diyen Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bu fonksiyonlardan birinin hareketi ve esnekliği sağlamak, vücuda binen yükü taşımak, diğerinin ise nöral dokuyu yani sinir dokusunu korumak olduğunu söyledi. Omurga ve içerisindeki sinir dokusu ele alındığında omurganın lomber birinci omurun alt düzeyine kadar uzanan omurilik ve omurilikte her segmentten çıkan sinirlerden oluşan bir nöral yapıyı taşıdığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Omurganın bir fonksiyonu yükü taşımak, hareketi ve esnekliği sağlamak, diğer fonksiyonu ise nöral dokuyu yani sinir dokusunu korumaktır. Dolayısıyla omurgayı omurilik ve etrafındaki yapılarla birlikte düşünmek gerekiyor. Etrafındaki yapılardan bahsetmek gerekirse boyun, sırt olarak düşünürsek akciğer ve kalp, bel olarak düşündüğümüzde de çeşitli karın organları yer alıyor. Tüm bu yapılara ait ve bunların ötesinde sistemik her hastalık teorik olarak bel ağrısına ya da omurga ağrılarına neden olabilir. Bunları da farklı oranlarda görüyoruz ama en yaygın olanı bel ağrısıdır ve bunun nedenleri de çok sıklıkla yumuşak doku problemleri ve bel fıtıklarıdır” dedi. Üst üste duran bel omurlarının bir bölümünün ara yüzeylerini disk yapılarının kapladığını belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Bu disklerin yükü taşımak, esnekliği sağlamak, yükü eşit bir şekilde omurgaya dağıtmak gibi mekanik fonksiyonları, nutrisyonel ve daha başka pek çok fonksiyonu vardır. Diskler son derece sağlam bir yapıdır ama omurga sürekli olarak çalışıyor. Otururken, yürürken, spor yaparken ve daha birçok aktivitede omurga aktif şekilde çalışıyor, sürekli bir yük taşıyor. Zamanla da bozulmalar ve zayıflamalar ortaya çıkıyor. Diskin belirli yerleri daha zayıftır. Oralardan fıtıklaşma yani yapının bozulması ve bulunması gereken alanın dışına taşması ortaya çıkıyor. Bu çok yaygın bir durumdur ve bel ağrıları nezle ve gripten sonra ikinci sıklıkta görülen bir şikayettir. Bel ağrılarının en yaygın nedeni de bel fıtıklarıdır” dedi. Bel fıtıklarının çok farklı tipleri ve dereceleri olduğuna dikkat çeken Bozbuğa, “Duruma göre çok farklı tedaviler ya da uygulamalar gerekebiliyor. Beyin cerrahları ameliyat için bel fıtıklarında belli koşullar ve belli durumları ararlar. Bu koşullar da bel fıtıklarının yüzde 2-3 oranındaki hastalarda bulunur. Sinirlere baskı olması, fıtığın ve basının başka hiçbir şekilde düzeltilemeyecek derecede olması, klinik yansımaları olarak nörolojik fonksiyon kayıplarının olması, şiddetli ağrıların olması, ağrının başka türlü şekilde geçirilememesi, idrar ya da dışkı kaçırma kusurlarının ortaya çıkması gibi çok çeşitli şartlar vardır. Bu gibi klinik tablolarda ameliyat yapılıyor” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, Bel fıtığının tipine ve derecelere göre de ağrının karakteri farklıdır’ dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü “Omurlardaki disklerin etrafını çevreleyen kapsülün gerilmesi durumunda şiddetli bel ağrısı, tutulma ve düzleşme meydana gelir. Kaslarda şiddetli bir spazm olacaktır. Kapsül yırtılıp içindeki kıkırdağımsı dokunun dışarıya taşması durumunda bel ağrısı geçecek ama bu dokunun fıtıklaşması ve hemen yakınındaki sinir köküne baskı yapması sonucu bacak ağrısı ortaya çıkacaktır. Birçok hasta bu durumu karakteristik şekilde anlatırlar. Önce şiddetli bel ağrısından bahsediyorlar ama bel ağrısı geçtikten sonra bacak ağrısı yaşadıklarını ifade ediyorlar. Bacak ağrısı ile gelen hastaya bel fıtığı var dendiğinde ya da yapılacak ameliyatın belden yapılacağı söylendiğinde şaşkınlığa yol açıyor. Ağrı sinir köklerine baskı olduğunun işaretidir ama her bacak ağrısı da bel fıtığından kaynaklanmıyor.” Bel fıtığı ameliyatı için açık ve kapalı şeklinde adlandırmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Bu aslında bilimsel olarak kullanılmayan bir tanımdır. Hiçbir şekilde kapalı bir ameliyat söz konusu değil. Sorunlu alana müdahale için mutlaka bir yerden girilmesi gerekiyor. Yalnızca disk problemi ise geniş bir kesiğe gerek kalmıyor. Mikrodiskektomi ve endoskopik diskektomi bu hastalığın cerrahisinde altın standartlardır. Bu iki yöntemde de küçük bir cilt kesisinden giriliyor. Bu 1-1,5 santimlik kesi de ameliyattan sonra pek iz bırakmıyor. Mümkün olduğu kadar çok küçük bölgede işlem yapılıyor. Dolayısıyla çok az doku travması oluyor. Mikroskopla bakıldığı için üç boyutlu bir şekilde ve bölgenin daha iyi aydınlatılıp yapıların büyütülerek görülmesi mümkün hale geliyor. Disk çıkarılıp sinir yapısı serbestleştiriliyor ve ameliyat bu şekilde sonlandırılıyor. Aynı gün hasta ayağa kalkıyor, yürüyebiliyor ve ertesi sabah da taburcu olabiliyor. Ameliyat sonra bel fıtığında nüks görülme oranı yok denecek kadar az sayıdadır” dedi. Bel fıtığının spor yapmaya engel olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Tam tersine ameliyattan sonra ya da ameliyat gerektirmeyen bir aşamada ise ve ilaçla tedavi uyguladığımızda hastalara uzun dönemde mutlaka aktif olmalarını, bel ve karın kaslarını güçlendirmelerini istiyoruz. Düzenli, doğru ve bilinçli fiziksel aktiviteler yapmalarını öneriyoruz. Hastalar, kısa dönemde rahatlattığı ve ağrılarını hafiflettiği için korse kullanmayı tercih ediyorlar ama bunu pek istemiyoruz. Bel fıtığının ötesinde çok ağrılı durumlarda çok kısa süreli korse kullanılabilir; ancak, devamlı korse kullanıldığında kasları zayıflattığı için istenmeyen durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların karşısında en önemli koruyucu unsur kaslar olduğu için kas yapısının güçlü olmasını istiyoruz” diye konuştu.
Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bel fıtığı hakkında önemli bilgiler ve tavsiyelerini paylaştı. “Omurga fonksiyonlarını iki temel üzerine oturtabiliriz” diyen Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bu fonksiyonlardan birinin hareketi ve esnekliği sağlamak, vücuda binen yükü taşımak, diğerinin ise nöral dokuyu yani sinir dokusunu korumak olduğunu söyledi. Omurga ve içerisindeki sinir dokusu ele alındığında omurganın lomber birinci omurun alt düzeyine kadar uzanan omurilik ve omurilikte her segmentten çıkan sinirlerden oluşan bir nöral yapıyı taşıdığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Omurganın bir fonksiyonu yükü taşımak, hareketi ve esnekliği sağlamak, diğer fonksiyonu ise nöral dokuyu yani sinir dokusunu korumaktır. Dolayısıyla omurgayı omurilik ve etrafındaki yapılarla birlikte düşünmek gerekiyor. Etrafındaki yapılardan bahsetmek gerekirse boyun, sırt olarak düşünürsek akciğer ve kalp, bel olarak düşündüğümüzde de çeşitli karın organları yer alıyor. Tüm bu yapılara ait ve bunların ötesinde sistemik her hastalık teorik olarak bel ağrısına ya da omurga ağrılarına neden olabilir. Bunları da farklı oranlarda görüyoruz ama en yaygın olanı bel ağrısıdır ve bunun nedenleri de çok sıklıkla yumuşak doku problemleri ve bel fıtıklarıdır” dedi. Üst üste duran bel omurlarının bir bölümünün ara yüzeylerini disk yapılarının kapladığını belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Bu disklerin yükü taşımak, esnekliği sağlamak, yükü eşit bir şekilde omurgaya dağıtmak gibi mekanik fonksiyonları, nutrisyonel ve daha başka pek çok fonksiyonu vardır. Diskler son derece sağlam bir yapıdır ama omurga sürekli olarak çalışıyor. Otururken, yürürken, spor yaparken ve daha birçok aktivitede omurga aktif şekilde çalışıyor, sürekli bir yük taşıyor. Zamanla da bozulmalar ve zayıflamalar ortaya çıkıyor. Diskin belirli yerleri daha zayıftır. Oralardan fıtıklaşma yani yapının bozulması ve bulunması gereken alanın dışına taşması ortaya çıkıyor. Bu çok yaygın bir durumdur ve bel ağrıları nezle ve gripten sonra ikinci sıklıkta görülen bir şikayettir. Bel ağrılarının en yaygın nedeni de bel fıtıklarıdır” dedi. Bel fıtıklarının çok farklı tipleri ve dereceleri olduğuna dikkat çeken Bozbuğa, “Duruma göre çok farklı tedaviler ya da uygulamalar gerekebiliyor. Beyin cerrahları ameliyat için bel fıtıklarında belli koşullar ve belli durumları ararlar. Bu koşullar da bel fıtıklarının yüzde 2-3 oranındaki hastalarda bulunur. Sinirlere baskı olması, fıtığın ve basının başka hiçbir şekilde düzeltilemeyecek derecede olması, klinik yansımaları olarak nörolojik fonksiyon kayıplarının olması, şiddetli ağrıların olması, ağrının başka türlü şekilde geçirilememesi, idrar ya da dışkı kaçırma kusurlarının ortaya çıkması gibi çok çeşitli şartlar vardır. Bu gibi klinik tablolarda ameliyat yapılıyor” ifadelerini kullandı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, Bel fıtığının tipine ve derecelere göre de ağrının karakteri farklıdır’ dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü “Omurlardaki disklerin etrafını çevreleyen kapsülün gerilmesi durumunda şiddetli bel ağrısı, tutulma ve düzleşme meydana gelir. Kaslarda şiddetli bir spazm olacaktır. Kapsül yırtılıp içindeki kıkırdağımsı dokunun dışarıya taşması durumunda bel ağrısı geçecek ama bu dokunun fıtıklaşması ve hemen yakınındaki sinir köküne baskı yapması sonucu bacak ağrısı ortaya çıkacaktır. Birçok hasta bu durumu karakteristik şekilde anlatırlar. Önce şiddetli bel ağrısından bahsediyorlar ama bel ağrısı geçtikten sonra bacak ağrısı yaşadıklarını ifade ediyorlar. Bacak ağrısı ile gelen hastaya bel fıtığı var dendiğinde ya da yapılacak ameliyatın belden yapılacağı söylendiğinde şaşkınlığa yol açıyor. Ağrı sinir köklerine baskı olduğunun işaretidir ama her bacak ağrısı da bel fıtığından kaynaklanmıyor.” Bel fıtığı ameliyatı için açık ve kapalı şeklinde adlandırmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Bu aslında bilimsel olarak kullanılmayan bir tanımdır. Hiçbir şekilde kapalı bir ameliyat söz konusu değil. Sorunlu alana müdahale için mutlaka bir yerden girilmesi gerekiyor. Yalnızca disk problemi ise geniş bir kesiğe gerek kalmıyor. Mikrodiskektomi ve endoskopik diskektomi bu hastalığın cerrahisinde altın standartlardır. Bu iki yöntemde de küçük bir cilt kesisinden giriliyor. Bu 1-1,5 santimlik kesi de ameliyattan sonra pek iz bırakmıyor. Mümkün olduğu kadar çok küçük bölgede işlem yapılıyor. Dolayısıyla çok az doku travması oluyor. Mikroskopla bakıldığı için üç boyutlu bir şekilde ve bölgenin daha iyi aydınlatılıp yapıların büyütülerek görülmesi mümkün hale geliyor. Disk çıkarılıp sinir yapısı serbestleştiriliyor ve ameliyat bu şekilde sonlandırılıyor. Aynı gün hasta ayağa kalkıyor, yürüyebiliyor ve ertesi sabah da taburcu olabiliyor. Ameliyat sonra bel fıtığında nüks görülme oranı yok denecek kadar az sayıdadır” dedi. Bel fıtığının spor yapmaya engel olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Tam tersine ameliyattan sonra ya da ameliyat gerektirmeyen bir aşamada ise ve ilaçla tedavi uyguladığımızda hastalara uzun dönemde mutlaka aktif olmalarını, bel ve karın kaslarını güçlendirmelerini istiyoruz. Düzenli, doğru ve bilinçli fiziksel aktiviteler yapmalarını öneriyoruz. Hastalar, kısa dönemde rahatlattığı ve ağrılarını hafiflettiği için korse kullanmayı tercih ediyorlar ama bunu pek istemiyoruz. Bel fıtığının ötesinde çok ağrılı durumlarda çok kısa süreli korse kullanılabilir; ancak, devamlı korse kullanıldığında kasları zayıflattığı için istenmeyen durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların karşısında en önemli koruyucu unsur kaslar olduğu için kas yapısının güçlü olmasını istiyoruz” diye konuştu.
Merhaba hocam. Yaşım 29 erkeğim. 9 ay önce l5s1 den mikrocerrahi ile bel fıtığı ameliyatı oldum. platin vs işlemleri uygulanmadı. Sol bacak güçsüzlüğü ve ağrısı ameliyatan sonra geçti. Ancak 3 hafta kadar önce aynı bacakta gece kasılmalar ve zonklamalar başladı. Ameliyat öncesi kadar şiddetli olmasa da beni uykularımdan uyandırıyor. Sizce bu durum havaların soğuması ile ilgili midir? Çünkü özellikle yüzmeye gittiğim günler suyun soğukluğu nedeniyle daha çok kasılma şeklinde bacak ağrılarım oluyor. Yeniden fıtık oluştu vs. şüphesi ile doktora mı gitmeliyim? Yoksa ameliyat sonrası soğuğa hassasiyet mi bu? Eğer öyleyse bu durum zamanla düzelir mi? İlginiz için şimdiden teşekkürler.
Vücudumuzdaki omurga, baştan kalçaya kadar uzanır ve omur olarak isimlendirilen kemiklerden ayrıca bunları birbirine bağlayan disklerden meydana gelir. Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemiklerin arasında disk denilen kıkırdaklar vardır. Özel bir bağ dokusu organı olan disk,omurganın hareketliliğine, dayanıklılığına ve her türlü zorlamalara karşı dirençli olmasına, ani darbelerin emilmesine ve ayrıca kuvvetin kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasını sağlar. Bel fıtığı belirtileri; bel, bacak ağrısı, ayaklarda uyuşma, yürümede zorlanma şikâyetlerdir. Ayrıca bacakta kramp ya da kasılma olabilir. Yürürken ya da ayakta dururken ağrı şikayetleri artabilir. Bel fıtığı çoğunlukla orta ve ileri yaşlardaki kişilerde görülür. Pek cinsiyet ayırt etmese de erkeklerde daha sık görülür. Risk faktörleri arasında; Fazla kilolu kişiler, ağır spor yapanlar, sık sık bel sağlığını korumadan ani hareket yapanlar, bedenen ağır işte çalışanlar, masabaşı çalışanlar vardır. Hastalığın tanısında; hastanın öyküsü,fiziki muayene, röntgen, manyetik rezonans, bilgisayarlı tomografi çoğunlukla kullanılır. EMG denilen sinirlerin elektro fizyolojik tetkiki gerekli görülür. Tüm tetkik ve bulgular neticesinde ortaya çıkan tablo kişinin bel fıtığı hastası olup olmadığını ortaya koymaya yardımcı olur. Op. Dr. Mustafa Örnek, ''Gelişen teknoloji ile birlikte bel fıtığı tedavisi oldukça konforlu hale geldi. Mikrocerrahi yöntemi bel fıtığı tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Çok küçük bir kesi ile uygulanan Mikrocerrahi, mikroskop aracılığıyla detaylı görüntü elde edilebilen bir cerrahi tekniktir. Çok küçük kesi nedeniyle iyileşme süresi çok daha çabuk olur. Mikrocerrahi teknikte hasarlı bölgeye çok küçük bir kesi yapılıyor. Ameliyat işlemi küçük bölgeden uygulanıyor. Detaylı ve rahat görüntüleme sağlanabilmesi için ameliyathanede bulunan çok büyük boyutlarda bir mikroskop kullanılıyor. Net ve ayrıntılı bir görüntü elde edilmesi hasta için hayati öneme sahip olunan dokuların zarar ve hasar görmesi riskini en aza indiriyor.'' dedi.
Bel fıtığı hastaları artık ameliyatsız doğal ve kalıcı tedavi yöntemi olan Proloterapi ile kalıcı olarak iyileşebiliyor. Bel fıtığına ameliyat çoğu zaman çözüm olmazken, ameliyata rağmen fıtık sorunu yeniden ameliyatla almak kesin tedavi değildir, “önemli olan fıtığa neden olan sorunu temelden çözerek vücudun dengesini bozmadan iyileşmeyi sağlamak” gerek diyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Hasan Doğan; “Bel fıtığı omurga sisteminde bir bozulmadır. Burada ilk etkilenen yapı ligamentlerdir. Proloterapi ile ligamentlerin bağların kemiğe yapışma yerlerinde sağlamlaştırma sağlanarak; adeta bozulan harç yeniden tamir edilerek duvar sağlamlaştırılır ve kalıcı iyileşme sağlanır” açıklamasında Dr. Hasan Doğan, Proloterapinin fizik tedavisinden fayda görmeyen kişilerde, bel fıtığı ameliyatı olmasına rağmen tekrarlayan fıtık şikayetlerinde ve fıtık oluşumu döneminde uygulanan ve yüzde yüze varan başarı oranı ile kalıcı iyileşme sağlayan bir yöntem olduğunu yük kaldırmayla, ani hareketlerle, hızlı kilo almayla ortaya çıkabileceği gibi doğuştan var olan düz tabanlılık, bacak kısalıkları, kalça sorunları sonrası ve denge bozukluklarıyla da oluşan bel fıtığı artık doğal enjeksiyon uygulamasıyla tedavi sık aktif hayatın içindeki genç nüfusta zorlama ve aşırı yüklenmeye bağlı olarak görüldüğünü, yaşlı gurupta aşınma ve eskimeye bağlı olarak disk dejenerasyonu oluştuğunu, masa başı işinde çalışan ve uzun süre aynı pozisyonda duran bilgisayar kullanıcılarında görülme oranının son zamanlarda arttığını söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Hasan Doğan, “Bel fıtığında; bel ağrısı, belde kasılma, bacakta uyuşma, karıncalanma, topallama ile görülür. Gerekli müdahaleler yapılmazsa, zamanla düşük ayak ve idrar kaçırma gibi ileri dönem şikayetleri ortaya çıkabilir” açıklamasında Tedaviden Fayda Görmeyen Hastalar Proloterapi YapabilirUzun süre devam eden kas spazmı, omurgaya çekme kuvveti uygularsa omurganın dik yapısının bozulacağını ve fıtıklaşmaya zemin hazırlanacağını vurgulayan Dr. Hasan Doğan, Proloterapi tedavisi hakkında şunları söyledi “Bel fıtığı omurga sisteminde bir bozulmadır. Burada ilk etkilenen yapı ile limentlerin bağların kemiğe yapışma yerlerinde sağlamlaştırma sağlanarak; adeta bozulan harç yeniden tamir edilerek duvar sağlamlaştırılır. Bel fıtığının tedavisi asla ameliyat değildir. Ameliyat başka yöntemlerle sonuç alınamayan vakalarda tercih edilecek son seçenektir. Proloterapi ise Fizik tedaviden fayda görmeyen kişilerde uygulanacak oldukça başarılı bir metoddur.”Haftada 3 Kez 45 Dakika Yürümek Bel Fıtığından koruyorBel fıtığının diskin yerinden oynaması ve yerinden oynayan diskin sinire baskı yapmasıyla oluştuğunu söyleyen Dr. Hasan Doğan, “Hastalıkta, bel ağrısı, bel tutulması, kasılma, bacakta uyuşma, karıncalanma, yanma veya donma, üşüme gibi nöropatik şikâyetler görülür. Bel fıtığını önlemek için ağır yük kaldırmamak, ani hareketlerde bulunmamak, hızlı kilo almamak dikkat etmemiz gereken önemli durumlardır. Güçlü bir kas yapısına sahip olmak için, düzenli spor yapmak, haftada 3 defa 45 er dakika yürüyüş, egzersiz yapmak gerekir. Proloterapi yapıldıktan sonra da egsersiz yapmak tedavinin başarı oranını arttırır” uygulanan Proloterapi tedavisiyle sorunun kaynağı olan yere uygulanan enjeksiyon uygulaması ile vücudun kendi kendini iyileştirme gücünün devreye gireceğini belirten Op. Dr. Hasan Doğan, “Sorunlu bölgeye hızla iyileştirici hücreler gelerek bağ dokunun kemiğe yapışma yerinde güçlenme oluşan tetik noktalar tedavi edilir. Böylece 3-4 seansta hasta yıllarca sürecek olan bir rahatsızlıktan kurtarılır” şeklinde
bel fıtığı ameliyatı sonrası bacakta kasılma