aslındabizi otomatize eden tüm davranışlar, neye kendimizi alıştırdığımız ile ilgili. yemekten sonra maden suyu içmek, kürdan kullanmak, hangi tür film ya da diziler izleyeceğimizi seçmek ya da kıyafetlerimizi katlamak tamamen farkında olmadan kendimizi otomatize ettiğimiz davranışlardan geliyor Hayatınİnşası için Yasin Suresi Tefsiri-Üniversite Yayınları-9786054896059-Mehmet Okuyan-%30 indirimli-Fazileti hakkında oldukça fazla sözün söylendiği Yasin s pek çok ayet ve sûreyle ilişkilidir. Yasin sûresinde olduğu gibi, bazı sûrelerin veya ayetlerin fazileti ile ilgili aktarılan rivayetleri, konunun içeriğine Kadınkıssalarını okuduğumuz da kendi dönemlerinde yaşayan kadınların, inanç, ahlak, sosyal ve ekonomik durumları hakkında bilgi sahibi oluruz. Bu sayede günümüzde kadının yeri ve konumu hakkında da kıyas yapmamız mümkün olmaktadır. Kur’an’ı Kerim kişinin kendi yaptığı ameliyle ancak kendi kurtuluşunu NidaAilesi sesli piyes: Altın Çocuk Dergisi Arkadaşım - zaman Sevimli Canlılar ( Harun yahya'dan hayvanlar hakkında bilgiler.) İslami Hayat Çocuk ( Pek çok şey var, zengin bir sayfa.) Vahdet Dergisi Çocuk Sayfası ( Oyun,test,kıssa,eğlence,seçmece,sohbetler vs.) Kuranda Hz. Yusuf'un hayatı ile ilgili bir çok bilgi verilmiştir. Kuşkusuz müminlerin bu kıssadan alacakları pek çok ders vardır. Nitekim Yusuf Suresi'nin son ayetinde de, peygamber kıssalarının, imani akıl ve hikmete sahip olan, dünyanın özünü kavrayabilen müminler için önemli ibretler içerdiği bildirilmektedir: Ailedehuzur ve düzeni bozan kişi, taraflardan sadece birisi olduğunda “nüşûz”dan söz edilir. Aile düzeni iki tarafın karşılıklı anlaşmazlıklarından, hukuk ihlâlinden ve geçimsizlik çıkarmalarından ileri geliyorsa ve bu durum uzayıp gittiği için ayrılmaları, ailenin dağılması ihtimali ortaya çıkarsa “şikâk” hali gerçekleşmiş olur. 98qMme. Yaşam boyunca benliklerimizi oluşturan birçok hikaye vardır. Bu hikayeler bizim benliğimizi ve diğerleriyle kurduğumuz ilişkileri hayat yolculuğumuzda ihtiyacımız olan anlam dünyasını bize verebilir. Kendi hakikatimizi kavrarken, hayatımızdaki meselelerle baş etmeye çalışırken hangi hikayeler bizi biz yapmaktadır? Terapist Rabia Malik bir gün danışanlarından birinin ebeveynlerinden biri ile ilişkisini anlatırken Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in baba oğul olarak yaşadıkları o meşhur kıssadan bahsetmesi ile bu imkanı fark eder. Bu deneyim, bir uzman olarak ona, İslam kültür dünyasına sahip danışanlarla çalışırken danışanla sağlıklı bir iletişim kurabilmek için ihtiyacı olanın bu kıssalardan faydalanmak olduğunu göstermiş. Boşanma ve bunun sonucunda evin tek erkeği olmanın yarattığı baskıya ek olarak annenin oğlu üzerindeki etkisini terapi sürecinde değerlendirildi. Şehit, seanslardan birinde “İbrahim tarafından kurban edilen İsmail gibi olmadığı sürece annesi için yeterince iyi bir evlat olamayacağını” dile getirdi. Bu kıssada Allah’ın bir koç gönderdiği ve Allah’ın muradının İsmail’in kurban edilmesi olmadığı konuşuldu. İnsanların kurban edildiği bir çağda, Allah bu ilahi müdahale ile bu uygulamaya son vermişti. Bu bilgi Şehit’i yaptığı fedakarlıkların annesi için mi yoksa Allah için mi olduğunu sorgulamaya yöneltti. Devam eden görüşmelerde müzik ve fotoğrafın haram olup olmadığını kendisinin araştırması ve kendi seçimlerini üstlenebilmesi üzerinde duruldu. Şehit, uyuşturucu kullanımının haram olduğuna ve hayatının yolunda gitmesinde engel teşkil ettiğine kanaat getirdi. Sonrasında annenin oğlundan beklediği itaat gündeme geldi. Selime, fotoğrafçılığın haram olup olmadığı ve oğlundan beklediği bu itaatin Allah için mi yoksa kendi için mi olduğu konularında emin olmadığını fark etti. Selime, oğlunu kontrol etme çabalarının eski eşini kaybettiği gibi Şehit’i de kaybetme endişesinden kaynaklandığını gördü. Selime’nin öz annesinden koparılmış, sonrasında üvey anne ve babası tarafından büyütülmüş olduğu gerçeği ise Selime’nin daha derin acılarının ortaya çıkmasını sağladı. Sistemik terapi, 1950’lerde psikiyatri ve psikanalize duyulan bir memnuniyetsizlikten doğmuş ve “kişilerarası” bir yaklaşımı benimsemiştir. Ruhsal rahatsızlıkları aile üyelerini de dahil eden ve sıkıntılarla kolektif bir şekilde mücadele etmeyi amaçlayan bir ekoldürBurnham, 1986. Bir çok psikoterapi yaklaşımı gibi bu yaklaşım da Batı dünyasında ortaya çıkmıştır ve kültürel bağlamı da yaklaşımına dahil etmiştir. Sistemik terapi postmodernizm etkisinde 1970 ve 1980’li yıllarda iktidar ve çoğulculuk konularını ele alır. Postmodernist düşünce, modernizmin “hakikatin” ele geçirilebilir olduğu fikrine meydan okur ve “nesnellik” varsayımını sorgular, buna ek olarak terapistin “öznelliğini” de ortaya koyar. Odağını kişisel anlamlar ve sosyal olarak inşa edilen inançlara çevirir; özellikle dilin ve terapistin pozisyonuna. Sistemik terapide aile ilişkilerinde neler olduğunu anlayabilmek için altı seviye kullanılır. Müslüman ailelerle yaptığı çalışmalar sonucunda din/ahlak katmanını bu modele Malik eklemiştir. Din ya da ahlak sahip olduğu daha yüksek bağlam sayesinde kültürü anlamlandırma ve ona meydan okuma fırsatı sağlar. Dinsel bağlam hem özgürleştirici hem sınırlayıcı olabilir. Dini bağlamda yer alan kıssalar, insanların yaşam deneyimleriyle bağlantılı bir şekilde algılanırsa sınırlandırıcı olmaktan çok terapötik işleve sahip yol, ebedi yol değildir. Dile getirilen isim, ebedi isim ebedi gerçekliktir. İsim, her şeyin ailelerle yaptığım çalışmalar sonucunda din/ahlak katmanı bu modele ben ekledim. Din ya da ahlak sahip olduğu daha yüksek bağlam sayesinde kültürü anlamlandırma ve ona meydan okuma fırsatı sağlar. Dinsel bağlam hem özgürleştirici hem sınırlayıcı olabilir. Dini bağlamda yer alan kıssalar, insanların yaşam deneyimleriyle bağlantılı bir şekilde algılanırsa sınırlandırıcı olmaktan çok terapötik işleve sahip ve Şehit’in ilişkileri analiz edildiğinde, itaat teması öne çıkmaktadır. “İyi bir evlat” olmak için oğlun verdiği kariyer kararları anneye itaat bağlamında değerlendirilebilir. Ayrıca bu olay oğlun kendi yeteneklerini ve amacını bulmaya çalıştığı bireysel yaşam senaryosu bağlamında da anlaşılabilir. Aile dinamiklerinde ise bu durum baba kaybının neticesinde artan iyi bir evlat olma beklentisinin oluştuğu bağlam içerisinde de ele alınabilir. İsmail’in kıssasındaki ahlaki derslerin evlatlar ve ebeveynler arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilmesi sonucunda ise yeni sorular ortaya çıktı. Selime’nin yeterince iyi bir anne olmak için neler yapması gerekir ya da Şehit’in yeterince iyi bir evlat olması için yapması gerekenler nelerdir gibi sorular. Malik, Terapi sürecinde sık sık ebeveynlerin kendi beklentilerini Tanrı’ya yansıtarak bir kontrol mekanizması geliştirdiklerini görmüş. Şehit’in yaşadığı aile dinamikleri içinde depresyon ve esrar kullanımının bir semptom olduğunu fark etmiş. İtaat etmek için yaptığı davranışların yarattığı öfkeyi dizginlemek yerine iyi bir evlat olmanın alternatif yollarını araştırmaya başlayan Şehit, kendi tercihleri konusunda uzmanlardan görüş alarak bilinçli bir tutum geliştirmiş. Terapötik alan bünyesinde, ilişkilerimizi birbirimize hükmederek değil de iletişim içinde olarak kurduğumuzda yeni bir sosyal gerçeklik yaratabilmek mümkün olmaktadır. Malik, kültürel ve ailevi inançlara ahlaki bir perspektiften bakmak ve yeniden değerlendirmek için dini bağlamı keşfetmenin hayati bir öneme sahip olduğuna inanıyor. Kurandaki kıssalar, bize insanların Tanrı ile ilişkilerinin daha derin anlaşılmasını sağlayabilecek yeni anlamlar ve olasılıklar ve İslami kaynakların entegrasyonun getireceği imkanlar ve sınırlamalara bakmak faydalı olacaktır. Sistemik terapinin dini kıssalarla birlikte ele alınması; çokluk içindeki birlik fikri sayesinde daha bütüncül bir bakış açısına bizi ayetleri çokluktan birliğe işaret eder. “Onlara hem iç dünyalarında hem de dış dünyalarında işaretlerimizi göstereceğiz” Fussilet Suresi 53. Ayet. Arapça hakk kelimesi hakkaka fiili haline geldiğinde, “gecenin kalbine yolculuk etmek ve aynı zamanda kendini en üst düzeyde gerçekleştirmek” anlamlarına gelmektedir. Psikoterapi süreci de benzer bir mücadeleyi hedeflemektedir. Bu zorlu mücadelede inancımız sınanabilir, yenilenebilir ve güçlenebilir. Bu tür durumlara doğru ve dengeli bir şekilde cevap verebilirsek, “ihsan” makamına yani iyilik yapma ve güzellikle hareket etme fırsatına sahip olabiliriz. Bu noktada Hz. Muhammed’in bir hadisi hatırlanabilir “Kur’an’da tek bir ayet yoktur ki, iç ve dış katmanlara sahip olmasın”. Bu bakış açısı, Hakk’ın tek bir formu olmadığını, bunun yerine başka formlara açık olduğunu ve onlara açık olmamız gerektiğini söylemektedir. Özetle söylemek gerekirse, her danışanın özelinde gerekli teknik ve müdahaleler geliştirilmelidir. Yeterli güven ve kabulün gerçekleştiği terapötik alanda birey kendini ve Allah’la olan ilişkisini keşfedebilir. Bunu sağlayabilmek için terapistler zengin İslam geleneğini araştırmalı ve kendilerinin de Allah ile ilişkisini keşfetmeli. İnsan olmanın açmazlarının farkında olarak, hazır cevaplar vermek yerine soruların eşlik ettiği bir çerçevede ahlaki ve güzel olanın varlığı ortaya çıkabilir; böylece siyah-beyaz zıtlığı dışında yeni yanıtlar üretilebilir. Dogmatik yaklaşımlar sadece dini alanda karşımıza çıkmıyor. Psikoterapi alanı da farklı dünya görüşlerine mesafeli oluşu ve sekülerizm konusundaki ön kabulü nedeniyle meydan okunması gereken bir alandır. Dinin, kimi zamanlar patolojileri beslemesi mümkündür. Oysa meseleler manevi katmanlarda ele alındığında iyileşme ve gelişim için büyük bir kaynak ve psikoterapi insanoğlunun kendi koşulları ile mücadelesi sırasında birçok bilgi sunabilir bize. Yunan felsefesinden yeni fikirler alan Müslüman alimler gibi biz de bugün yeni fikirleri bünyemize entegre etmekten korkmamalıyız. Makaleyi hazırlayan Klinik Psikolog Rabia YavuzKaynakçaBurnham, J. B. 1986 Family Therapy. London Tavistock V. E. ve Pearce, W. B. 1985. Towards an explanation of how the Milan method works. Edisyon D. Campbell ve R. Draper Applications of systemic therapy, 69–84. London Grune & StrattonMalik, R. 2018. Family Therapy and the Use of Quranic Stories. Edisyon C. York Al-Karam, Islamically Integrated Psychotherapy, 361-406. London Templeton Press. Hz. İbrahim İle İlgili Kıssalar Hz İbrahim misafirleri çok severdi. Evine misafir çağırmaktan,onlara ikramda bulunmaktan lezzet alırdı Yolculara karşı da iyi davranırdı. Onları evine davet eder, yiyecek-içecek verir, yatacak yer gösterirdi. Her sabah. Evinin yanındaki yolun kenarında durur ve yoldan geçecek yolcuları görür görmez de, ikramda bulunmak için evine davet insanları memnun ve rahat ettirmek onu mutlu ederdi. Bir günü sofrasında bir misafir olmadan geçtiğinde rahatsız olur, evinde bir yolcu ağırlamamışsa yemeğe kendisi de ara, yoldan üç gün boyunca hiçbir yolcu geçmedi. Bu durum haliyle Hz. İbrahim”i üzdü. Ama bıkmadan usanmadan yola çıkıp ümitle beklemeye devam etti. Ufuğa gözlerini kısarak bakıyor, bir yolcunun gelmesini istiyordu. Üç gün geçmiş ama hiçbir yolcu sabah, deve üzerinde yaşlı bir adam göründü yolda. Hz. İbrahim çok sevindi hemen yaşlı adamı yemeğe evine davet etti. Adam bu daveti kabul etti. Evde yemeğe oturduklarında Hz. İbrahim yemeğe başlamadan önce “Bismillah” dedi, ama yaşlı adam hiçbir şey demeden yemeye başladı. Hz. İbrahim sordu“Neden besmeleyle başlamadın? Bize bu yiyecekleri hediye eden rabbimiz hem Rahman, hem de Rahim değil mi? Sunduğu bu rızkı yemeye başlamadan önce Onun ismini anmak doğru olmaz mı? Yaşlı adamın cevabı “Benim dinimde böyle bir adet yok” şeklinde oldu. “Hangi dindensin sen?” “Mecusiyim.” Adam ateşe tapılan bir dine İbrahim buna çok kızdı ve adamı evinden adam oradan uzaklaşırken. Hz. Cebrail, Hz. İbrahim”e geldi. Bir mesaj getirmişti. Ona, Allah”ın kendisine inanmayan bu adamı 70 senedir rızıklandırdığını, ama onun, yani Hz. İbrahim”in bir öğün yemek bile tahammül edemediğini bildirdi. Hz. İbrahim hatasını anlamıştı. Hemen ihtiyarın arkasından koştu, yetişti ve evine yemeğe devam etmek üzere dönmeye ikna etti. Başa dön tuşu İÇERİK BİLGİAile nedir?Aile Kurma ve Ailenin ÖnemiAile Bireylerinin Birbirlerine Karşı Sorumlulukları Nelerdir? Kocasına Karşı Hak ve Sorumlulukları Karısına Karşı Hak ve SorumluluklarıAile İle İlgili Ayetler Aile İle İlgili Hadisler Ailenin önemi o kadar çok ve büyüktür ki adeta saymakla bitmez. Bu toplumsal hayatta bir gerçek olduğu gibi dinimizin de bir gerçeğidir. Sağlıklı nesiller ve toplum huzuru nasıldır diye bir soru sorulsa Ailenin önemi ortaya çıkacak ve herkes tasdikleyecektir. Aile nedir? Sözlük anlamı olarak Aile Aralarında evlilik ve kan bağına dayanan bir bağ olan anne, baba, çocuklardan ve kardeşlerden oluşan bir birliktir. Kısaca aile toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile kişinin huzur bulduğu ortam, neslimizin devamı için vesile, kişiyi kötülük ve günahlardan alıkoyan bir kurumdur. Nitekim Efendimiz “Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir. Evleniniz, ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim…İbn Mâce, “Nikâḥ”, 1; ayrıca bk. Miftâḥu künûzi’s-sünne, “nikâḥ” md.” buyurarak evlenmenin ve aile olmanın önemini vurguluyor. İslam dinine göre Allah-u Teala insanı yaratmış sonrasında insana bilgi edinme ve bilgiyi kullanma kabiliyeti vermiş, onu başıboş bırakmamış, onu yeryüzünün halifesi kılmış, ondan başka hiçbir canlı cansız varlığın altından kalkamayacağı emanetisorumluluları ona yüklemiştir. Allah insanı bir balçıktan yaratarak kainatın göz bebeği yeryüzünün halifesi mertebesine çıkarmayı amaç kılmıştır. Bu amaçla insan var olacak çoğalacak irade ve çabasıyla kültürü ve toplumu oluşturarak bunu nesillerine aktaracaktır. İrade ve çabalarının yanında ise yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyaç duyacaktır. Bu bilinç ve kültürle toplumu oluşturacak olan insan önce temelden başlayacak ve aile kurumunu kuracaktır. Bilinen gerçek şu ki aile toplumun temelidir. Bu temel ne kadar sağlam ise toplum o kadar güçlü ve birbirine bağlı olacaktır. Örneğin kumdan bir temel üzerine bina yapılırsa Allah muhafaza o bina tepemize yıkılır fakat sağlam taşlardan bir temele bina yaparsak bu bina yıllar belkide asırlar boyu kullanılabilir. Aile Sevginin En Güçlü Halidir… Aile Kurma ve Ailenin Önemi İnsanlar diğer canlılardan farklı olarak tarih boyunca cinsel ihtiyaçlarını, bilinçli ve amaçlı olarak kurdukları aile düzeni ve disiplini içinde karşılaya gelmişlerdir. Nisâ suresinin ilk ayetinde de işaret buyrulduğu üzere bu kurumun başta gelen amacı, sağlıklı nesiller yetiştirmek suretiyle insan soyunun devamına katkıda bulunmaktır. Hz. Peygamber de bu hususa vurgu yapmıştır İbn Mâce, “Nikâh”, 1. İnsanlar diğer canlılar gibi evlenmeden de çocuk sahibi olabilirler. Ancak, insan yavrusunun bedensel ve ruhsal gelişiminin, annenin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar uzun ve zahmetli bir bakımı gerektirmesi yanında, insanın bir kültür varlığı oluşu da aile kurumunu gerekli kılmıştır. Zira inançlar, değerler, gelenek ve göreneklerle iyi alışkanlıklar öncelikle ve en sağlıklı bir şekilde ailede kazanılır. Kur’ân-ı Kerim’de de işaret buyurulduğu gibi Rum Suresi,21, “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. “ Aile kurumunun belki de en önemli işlevi sevgi odaklı bir ilişkiler dünyası oluşturmasıdır. Aile kurumu kıskançlıkları, dolayısıyla çatışmaları önleyerek toplumsal düzenin sağlıklı işleyişine de katkıda bulunur. Aile kurumu ve onun çevresinde oluşturulmuş kurallar, kadın-erkek ilişkisine biyolojik tatminlerin ötesinde değer ve anlamlar katar. İslâmiyet’in bir yandan zinayı ağır yaptırımlarla yasaklarken bir yandan evlenmeyi teşvik etmesinin sebebi de budur. Erdemli ve mükemmel bir toplum yapısı gerçekleştirmenin en önemli şartı olan hak ve sorumluluk bilinci, toplumun çekirdek birimi olan aile için de vazgeçilmez bir önem taşır. Hz. Peygamber, aile bireylerinin haklarını ihmal etmek pahasına nâfile namaz kılmaya, oruç tutmaya vb. ibadetler yapmaya bile izin vermemiştir Buhârî, “Savm”, 55. İslâm ahlâkçıları, kural olarak diğer bütün insanların ve müslümanların birbirleriyle ilişkilerinde söz konusu olan hak ve yükümlülüklerden aile bireylerinin de birbirlerine karşı sorumlu olduklarını belirtmişler; ayrıca onların kendi aralarında aile kurumuna özgü hak ve sorumluluklarının da bulunduğunu ifade etmişlerdir. İslam dininde evlilik konulu makalemizi okumak için linke tıklayınız. Aile Bireylerinin Birbirlerine Karşı Sorumlulukları Nelerdir? Toplumu ayakta tutan en önemli kurum aile olduğu için böylesi önemli bir kurumunda belli başlı kuralları sorumlulukları olmalıdır. Yazımızda dediğimiz gibi toplumun temeli aile , bu temeli de temel yapan unsur ise aileyi oluşturan bireyler yani temel taşlarıdır. Temel taşları ne kadar birbirine bağlı birbirine yakın ve aralarındaki harç ne kadar kaliteli ise o temel, o aile sarsılmaz ve yıkılmazdır. Ancak siz o temeli ayarsız taşlarla örer sonrasında çok cıvık yada çok katı harçla tutturursanız bu temel tez zamanda yıkılır. Aileyi oluşturan bireylerin birbirine bağlayan bir bağı yani vazifeleri sorumlulukları vardır. Bunlar Kocasına Karşı Hak ve Sorumlulukları Kanaat Kadın açgözlülük ve arsızlık ederek eşini evinden ve kendisinden soğutmamalıdır. İstekleri kocasının maddi gücünü aşmamalıdır. Kocaya itaat Efendimiz şöyle buyurmuştur “Bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer.İbn Mace,Nikah,4”. Bu hadis ile efendimiz kadının kocasını mutlu ederek onun kendisinden memnun olması kadının cennetle ödüllendirileceği müjdesini veriyor. Temiz olma Kadın evde kocasının göreceği alanları temiz tutmalı, düzenli olarak itina ile temizlemelidir. Kendisi de imkanlar doğrultusunda temizlenmeli, temiz giyinmeli, hoş kokular sürünüp eşini mutlu etmelidir. Su, temizlik ve güzelliği getiren şeylerin en güzelidir. İhtiyaçların karşılanması Kadın kocasının yemek yeme zamanı geldiğinde önüne sıcak ve sevdiği yemekleri koymalı, uyku zamanında temiz bir şekilde yatağını hazırlamalı, çamaşırlarını yıkamalı, her an yanında olmalıdır. Malın korunması ve sahip çıkılması Ailesinin ve kocasının mal ve eşyalarını koruyup kollamalıdır. Çünkü iyi bir kadın kocasının ve ailesinin malını kendi malı bilir korur kollar bilir ki kocası çalışıp ailesinin rızkını toplayarak o malları edinir ve ailesi için kullanır. Akrabaya saygı Kadın kocasının ailesi ve akrabalarına saygıda kusur etmemeli hürmet etmeli, eşinin akrabalarını sevmese bile kocası ve ailesi için göz yummalı saygısından ve terbiyesinden ödün vermemelidir. Müslüman bir kadın eşinin anne ve babasına hürmet ve taktir etmeli onlara iyi davranmalıdır. Kadın eşinin ailesine yardım edip iyi davranarak eşine iyilik ve ikramda bulunur. Buna karşın eşide kadının ailesine karşı iyi davranır hürmet ve saygıda kusur etmez. Bu sebeple kadın kocasının ailesine iyi davranarak aslında kendine iyilik yapmış olur. Nitekim Allah’u Teala ”İyiliğin karşılığı iyilikten başka birşeymidir?” buyurmaktadır. Sır saklama Kadın kocasından duyduğu önemli bir şeyi kimseye söylememeli adeta ağzı bir kilit olmalı, duyurmamalıdır. Duyurursa kocası artık itimat etmez ve güveni sarsılabilir. Bu yüzden da dediği gibi ” Sakladığın sır senin esirindir, açığa vurursan sen onun esiri olursun.”. Saygı Hürmet Kadın kocasının emir ve isteklerini yerine getirmeli, karşı çıkmamalıdır. Onu asiliğinden dolayı kendine kinlendirmemeli ve düşman yapmamalıdır. Ayrıca kadını kocası istemediği bir şeye zorlamamalıdır. Aile içindeki saygı ve hürmet çerçevesinde hem kadın hemde erkek çizgileri aşmamalı aile gibi önemli bir kurumu zedelememeli, çocuklarına da rol model olduklarını unutmamalıdırlar. Yardım etme Aile içinde eşler birbirine yardım etmeli birbirinin yükünü almalıdır. Kadın her ne kadar ev işlerinden sorumlu gibi gözükse de nitekim erkeğin helal rızık için gecesini gündüzüne katarak çalışırken kadın sadece ev işi yaparak kenara çekilemez. Kadın ev işlerinin yanında eğer kocası vakit bulamıyor yada müsait olamıyorsa market, pazar gibi dışarıda halledilmesi gereken işleri de yapabilir. Efendimiz Hz. Muhammed kızı Fatıma’ya “Kızım sen ev işlerini hallet, Ali de dış işleri görsün .” buyurarak aile içinde yardımlaşmayı işaret etmiştir. Kadınlık vazifesini yerine getirme Kadının kocasına karşı sorumluluklarından biriside kadınlık görevini yerine getirerek eşinin ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Kadın eşinin ihtiyaçlarını helal dairede karşılamalı, mutlu etmeli erkek ise kadınlara Allahın izin verdiği zamanlarda yaklaşmalı, kadın uygun bir zamanda değil ise onu zorlamamalıdır. Nitekim Rasulullah efendimiz “Bir erkek karısını yatağa çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak geceler ise, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder.”Buhari, Bed’ul Halk 7; Müslim, Nikah 122 buyurmuştur. Allah’u Teala ise Kuranı Kerimde Bakara suresi 127. ayet ” kadının erkek için bir elbise, erkeğinde kadın için bir elbise olarak yaratıldığı” vurgulanmıştır. Karısına Karşı Hak ve Sorumlulukları Nisa Suresinin belirtildiği üzere kocaların eşlerine karşı görevleri vardır. “Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta ve ailenin geçimini sağlamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın kendilerini koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. Evlilik yükümlülüklerini reddederek başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız onları hafifçe dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.” Nisa 34 Bunları şu şekilde sıralayabiliriz. Mehir vermek Nikah akdi sonucu kocanın eşine vermek zorunda olduğu para veya maldır. Nafaka vermek Yaşamak için zorunlu olan harcamaları karşılamak için harcanan paradır. kişi eşinin yaşamını sağlamak ve devam ettirmek için helalinden rızk kazanmalı ve ailesi için harcamalıdır. Eşler boşandığı zaman boşanma sebebine göre nafaka değişiklik gösterebilir. Koruma Kişi eşini ve ailesini maddi ve manevi bütün kötülüklerden korumalıdır. Ailenin koruyucusu erkektir. Öğüt vermek Kadının dini ve tıbbi bir rahatsızlığı olmaksızın doğurganlık ve kadınlık vazifelerini yerine getirmiyorsa ve evlilik akdinin gereğini uygulamıyorsa kadını uyarın ve öğüt verin. İlgili ve barışçıl olmak şiddet uygulamamak Kadın zina yapmadıkça yataklarınızı ayırıp uyumayın ilgisiz kalmayın. Onlara isyan etmedikçe ve hak hukuk tanımaması dışında sudan sebeplerle yaralamayacak kadar az da olsa hiçbir şekilde şiddet uygulamayın fiziki gücünüzü kullanarak eziyet etmeyin. Nitekim efendimiz “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adını anarak nikah kıyıp kendinize helal kıldınız”.Müslim,Hac,147. ve “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davranandır.Tirmizi, Rada, 11.” buyurarak kadına şiddet ve kadın haklarının önemini vurgulamıştır. Eşlik görevini yerine getirmek Kadının haklarından biriside kocanın karısını cinsel yönden tatmin hakkıdır. Efendimiz bir hadisi şerifinde “Karısını düşünmeden işini bitirerek inen insanları horoza , yani hayvana benzetmiş sevişip okşamadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir.” Gazali, İhya,N/52 terc. N/129-Suyut-i, el Camiu’s-sağirFethu’l Kadir VI/323. Eşler islami çerçeveler içinde birbirini tamamlamalı ihtiyaçlarını gidermeli ve harama zinaya yönelmemelidirler. Onları kıskanmak müdahale etmek Kişi eşini dinimizin izin verdiği çerçevede kıskanmalı ,giyimine kuşamına ,tavır ve davranışlarına yeri geldiğinde müdahale etmelidir. Ancak kadının hakkı olan boşanma hakkı konusunda ise zorlanmamalı onun köle olmadığı unutulmamalıdır. Kadınlarla güzel geçinmek Kadınların olumsuz yönlerini görmezden gelinmeli , iyi geçinilmeli, sevgi saygı hususunda üzülmemeli, aile içinde alınan kararlarda ise hanımının fikrini sorulmalı değer verilmelidir. İşleri ve kendisi kötülenmemelidir. Allah’u Teala Nisa Suresi 19. Ayette şöyle buturmuştur. Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. Aile İle İlgili Ayetler Nisa Suresi, 3. Ayet. Eğer kendileriyle evlendiğiniz takdirde yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz veya size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz cariyeler ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. Nisa Suresi 4. ayet Kadınlara mehirlerini bir görev olarak gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. Nisa Suresi 36. Ayet Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez. Nisa Suresi 128. ayet Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır elverişli kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Ahzâb Suresi 59. Ayet Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Aile İle İlgili Hadisler Hadisi Şerif Tirmizi,Rada,11 Dikkat edin! Sizin, hanımlarınızın üzerinde hakkınız vardır. Hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı hanımlarınız üzerindeki hakkınız, Namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır. Hadisi Şerif Buhari, İman ,41 Bir kişi sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında bu harcama onun için sadaka olur. Hadisi Şerif Nesâî, Âdâbû’l-Kudât, 1 Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allahu Teala katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar. Selam ve Dua ile… Sitemize ilginiz ve desteğiniz için teşekkürlerimi sunarım… “Aile” sözcüğü, Arapça bir kavram olup, etimolojik olarak kök anlamı, “Karşılıklı birbirine muhtaç olan, birbirine dayanan ve güvenen bir topluluk“ şeklindedir. Toplumların geleceğini inşa etmede, ailenin rolü büyük önem arz etmektedir. Dayanışma, yardımlaşma, ilgi, fedakârlık prensipleri üzerine inşa olunan bir aile, temelleri sağlam, geleceği olan örnek bir ailedir. Ailenin iki temel sütünü vardır. Bunlar, Anne-babalardır. Anne-baba, aynı zamanda biri yekdiğerinin eşi durumundadır. Her bir eşin fonksiyonu, sorumluluğu, yapısı, yaratılış fıtratı farklı farklıdır. Herkes kendi rolünü oynar. Görevler farklıdır Giydiğimiz ayakkabı çiftlerinin her biri, yekdiğerinin eşidir. Sağ ayağımıza giydiğimiz ayakkabı, sol ayağımıza giydiğimiz ayakkabının eşidir. Sağ ayakkabı, sağ ayak ve sol ayakkabı, sol ayak içindir. Tersine bir davranış hem ayaklar hem de ayakkabılar için bir zülümdür. Aileyi oluşturan eşler de bulundukları pozisyonda kalarak fıtrata uygun bir hayatı inşa etmeleri en uygun yoldur. Erkeğin, erkek olarak, kadının da kadın olarak rolünü icra etmesi fıtratın gereğidir. Erkek, erkek olarak güzeldir. Kadın da kadın olarak… Karşı cinse benzemeye çalışmak, sağ ayakkabıyı sol ayağa, sol ayakkabıyı sağ ayağa giydirmeğe benzer ki, bu çelişkili durum her iki tarafa da haksızlık olur ve yaratılış fıtratına aykırıdır. Meyve verir Aile suya, karı-koca da suyun elementleri olan oksijen ve hidrojene benzetilir. Oksijen ve hidrojen ayrıştığında, suyun varlığı sona erdiği gibi yanıcı ve yakıcı özelliği olan bu elementler, fonksiyonlarını icra ederken, “yanma” ve “yakma” özellikleriyle sadece kendilerine değil, yakın ve uzak çevrelerine ve sonuçta bütün bir insanlığa, telafisi zor zararlara ve tahribatlara yol açarlar. Bu iki element uyum ve dayanışma içinde, yaratılış fıtratına uygun tarzda kendi rollerini oynarlarsa, “ab-ı hayat” demek olan hayat suyunu oluşturup, tüm canlı organizmalara hayatiyet kazandırır. Aileler de böyledir. Karı-koca birlikte, uyum, dayanışma ve sorumluluk bilinciyle bir hayatı inşa ederlerse, bu dünya hayatını adeta cennete dönüştürürler. Böyle bir aile ortamı içinde büyüyen çocuklar da “Dünya hayatının ziyneti” hükmünde birer meyve oluverirler. Bu meyve tatlı olmalı ve insanlık ailesinin bu meyveye çok ihtiyacı var. Böylesi aileler toplumun örnek aileleridir. Böyle ailelerden oluşan toplumlar da örnek toplumlar olarak, mutlu ve müreffeh bir hayatı yaşamanın hazzını yaşadıkları gibi büyük bir onur da ortaya koyarlar. Aksine, eşler ayrılınca ortada aile diye bir şey kalmaz. Suyun hidrojen ve oksijen elementleri gibi, ortada kalan çocuklar da yanıcı ve yakıcı özellikleriyle kontrol edilmezlerse toplumun başına büyük bir bela olurlar. Çünkü toplumun kaynağı ailedir. Bu kaynak kurursa, insanlık da kurur, bu kaynak bulanırsa toplumlar da bulanır ve çözülme kaçınılmaz hale gelir. Toplumun kurtuluşu bu kaynağa bağlıdır. Bu kaynak yaşatılmalı. Bu kaynağa sahip çıkılmalıdır. Bu kaynak duru ve berrak olmalı. Geleceğimizi inşa ederken, temel kaynağımız hiç kuşkusuz ailedir. Varlığımız ve geleceğimiz bu kaynağa bağlıdır. Küçük evren Nasıl ki, hücreler insan anatomisini, damlalar okyanusları, tuğlalar binaları, aileler toplumları oluşturuyorsa, anne-baba ve çocuklar da aileyi oluşturur. Nasıl ki bedenin sağlığı hücrenin sağlığına, binanın sağlamlığı tuğlaların sağlamlığına ve okyanusun nezih-temiz ve sıhhatli oluşu onu oluşturan damlaların nezih ve temiz oluşuna bağlıysa, sağlıklı toplumlar ve sağlıklı aileler de sağlıklı bireylere bağlıdır. “Küçük evren” demek olan insanın yetişmesinde büyük emeği olan ve ailenin temel sütununu oluşturan annedir. Çocuğun terbiyesinde en stratejik görev anneye düşmektedir. Kültürümüzde yuvayı dişi kuş yapar söylemi çok yaygındır. Evi, derleyip toparlayan annedir. Anne hem evi fiziki olarak derleyip toplar, hem de evde huzur kaynağı olarak ruhları derler toparlar. Birlikte atan yürekler böylece aileyi oluşturur. Ruhların her biri bir yere dağılmışsa ona aile demek mümkün değildir. Aile içinde birlikte sofraya oturmak, birlikte bir kitap okumak ya da birlikte bir aktivite yapmak ailenin birbirine bağlı kalmasında önemlidir. Modern hayat içinde kimisi televizyon dizilerine kapanır, kimisi tabletini, kimisi telefonunu alıp bir köşeye çekilirse ailenin ruh çatısı çökmüş olur. Ailenin reisi Annenin yeri çok özel ve farklıdır. Sağlıklı bireylerin yetişmesinde anneden sonra babanın rolü önemlidir. Ailenin reisi konumunda olan babalardır. Fıtraten buna uygun olan babadır. Babalar, ailenin temel sütunudur. Aileyi ayakta tutan hem maddi geçimini sağlayan hem de aile bireylerinin iç donanımlarının ihtiyaç duyduğu gereksinimleri yerine getirme sorumluluğu ile hareket eden, eşine ve çocuklarına örnek olan ve bütün bunları yaparken, bundan haz duyan, işini yaparken işini yaşayan, şikâyet etmeden şükreden, şükrün ve hamdın gölgesinde hayatını inşa eden müstesna şahsiyetlerdir. Babalar, yüklendikleri yükün altında ezilmezler. Zira babalık yükünü taşımaktan onur duyarlar. Bu onurla, insanlık camiasına katkı yaptıklarının bilincindedirler. İyi insan yetiştirmenin hazzını duyarlar. F. Yılmaz Yüceler, “Başarının Kilometre Taşları” adlı eserinde, babanın önemini çocukla olan iletişimi bağlamında şu şekilde açıklar. “Çocuklar babaları hakkında ne düşünür? 6 yaşında Babam her şeyi biliyor. 10 yaşında Babam her şeyi biliyor. 15 yaşında Ben de babam kadar biliyorum. 20 yaşında Şu muhakkak ki, babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok. 30 yaşında Bir kere de babamın fikrini sorsam, fena olmayacak. 40 yaşında Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor. 50 yaşında Babam her şeyi biliyor. 60 yaşında Ahh! Babam hayatta olsaydı da kendisine bir danışabilseydim.” Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ Benzer Yazılar Saygıdeğer eşim Misafir Sorusu Ziyaretçi 1 Selamunaleyküm. Merhametle ilgili peygamber efendimizin kıssalarını yazar mısınız? En az 5 tane. Kısa olursa sevinirim. Din kültürü ödevlerime yardımcı olduğunu için teşekkür ederiz. İyi akşamlar. 2 Hz. Muhammed tüm insanlara merhamet nazarında yaklaşırdı. Arkadaşlarına sevgiyle bağlı hatta düşmanlarına dahi merhametini eksik etmeyen bir insandı. Yüreğinde daima şefkat, merhamet duygularını yitirmezdi. Öyle ki düşmanlarına bile beddua ettiği görülmemiş duyulmamıştır. Yaşlılara, çocuk ve yoksullara karşı daima çok naif davranırdı. Bu davranışı Kuran-ı kerim’de şöyle anlatılır; "Yemin olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” şeklindedir. Hazreti Muhammed, çocukları ayrı bir sever onlara daima şefkatini hissettirirdi. Onlara değer verdiğini gösterir ve zaman ayırırdı. Bir gün, Peygamber Efendimiz bir çocuğun bahçedeki hurma ağacına taş atarak hurmaları daldan düşürdüğünü ve düşen hurmaları da yediğini fark etti. Hemen çocuğa seslendi ve hurmaları neden taşladığını sordu. Çocuk ise canının hurma istediğini taşla düşürüp bu hurmaları yediğini dile getirdi. Bunu duyan Peygamber Efendimiz çocuğa bir daha taş ile hurmaları düşürmemesi gerektiğini ve yalnızca düşen hurmaları yemesi gerektiğini tatlı bir dille ifade etti. Bir sefer ise Medine’de kıtlık yaşandığı dönemde adamın birinin bir bahçeye müsaade almadan girdiğini ve hurma ağacından hurma yediğini biraz da çantasına koyduğunu gören bahçe sahibi adamı hemen tutmuş ve hırpalamıştır. Adam, daha sonra Peygamber Efendimize gelmiş ve bahçe sahibini şikayet etmiştir. Peygamber Efendimiz ise bahçe sahibi çağırtır ve ona ; “O,cahildi; sen ona öğretmeliydin. O, açtı; sen ona merhamet edip onu doyurmalıydın” diyerek telkinde bulunmuştur. Bir gün ise bir sahabe müşriklerin zulümlerinden bıkarak Peygamberimizin huzuruna çıkmış ve O’ndan müşriklere beddua etmesini dilemiştir. Ancak Peygamber Efendimiz ona şu şekilde cevap vermiştir; Ben dünyaya beddua etmek için gönderilmedim, ben yalnızca rahmet olarak gönderildim” demiştir. Peygamber Efendimiz tün insanlara merhametli olduğu kadar kainattaki tüm varlıklara da aynı duyguları beslerdi. Nitekim hayvanları bile düşünmüş ve hayvanlara fazla yük yüklememeyi öğüt vermiştir. Hayvanların dövülmesini, ve onların dövüştürerek eziyet ettirilmesini yasaklamıştır. Moderatörün son düzenlenenleri 2 Ocak 2018

aile hayatı ile ilgili kıssalar